Haber Detay

BAKİYE DURAN (1959 - )

BAKİYE DURAN (1959 - )

Türkiye’yi uluslararası ultra maraton yarışlarında temsil eden ilk kadın sporcu olan Bakiye Duran, hayatını spora adamış, spor aşkından, köyünde en zor işlere talip olmuş, geçim sıkıntısını koşulardan kazandığı ödüllerle aşmaya çalışmış, hayatı boyunca fark  yaratmak için mücadele vermiş  öncü kadınlarımızdandır.

Bakiye DURAN, 1959 yılında Samsun’un Havza İlçesinin Hilmiye Köyü’nde dünyaya gelmiştir. Sekiz çocuklu yoksul bir çiftçi ailenin çocuğu olan Bakiye DURAN köyünde okula gidebilen ilk kız çocuğudur. Kendi deyimiyle ilk koşu kariyerine okumak için dağları tepeleri aşarak başlayan Bakiye DURAN, ilköğrenimini Eymir Köyü İlkokulu’nda tamamlamıştır.  Daha sonra Samsun Kız Sanat Ortaokulu’nu, ardından Kahramanmaraş Öğretmen Okulu’nu bitirmiş ve öğretmen olmuştur. Öğrencilik yıllarında farklı sporlarla ilgilenen ve atletizmde pist, kros ve yol yarışlarına katılıp sayısız dereceler yapan Bakiye DURAN, sporu hayatının merkezine yerleştirmesini verdiği röportajlarda şöyle anlatır:
 
Babam eve Singer marka bir radyo aldı. Radyonun çıkması ile ailecek toplanıp haberleri, Arkası Yarın’ları, tiyatroları dinledik. Dinledikçe hayaller kurduk. Hayatımın dönüm noktalarından biri her Perşembe akşamı yayınlanan radyo tiyatrolarıydı. Dinlediğim bir tiyatro oyununda yabancı ülkede genç bir çift evleniyorlar ve çocukları oluyor. İkisi de işsiz; devlet çocuğu ellerinden almak istiyor. Kız bir gün gazetede yedi gün  yedi gece sürecek bir koşu yarışı düzenleneceğini okuyor. Kazanan yarışmacı büyük para ödülünün sahibi olacak. Kız çaresiz, para ödülünü kazanmak ve çocuğuna bakabilmek için antrenmanlara başlıyor. Günler gecelerce ormanda antrenman yapıyor. Ve yarış başlıyor. Dere geçişleri, yağmur, soğuk, çamur… Ne macera! Nefesimizi tuttuk radyonun etrafında dinliyoruz Tiyatronun sonunda kız finiş çizgisinden sürünerek de olsa geçti ve kazandı. Eşi benzeri görülmemiş bir mücadele. Ve ben, radyonun yanındaki çocuk Bakiye, tiyatroyu dinlerken o araziyi hayalimde kendi köyüme kurdum. Hayvan otlattığım yerlere, ekin biçtiğim tarlalara kurdum. Tam bir Survivor! Koşma fikri aklıma ilk o zaman düştü.

Hayvan otlatmaya gittim, onlar otlarken akşama kadar koştum. Üstüm başım yırtıldı, üzülmedim. Susadım, dereden su içtim. Tiyatrodaki kadın derelerden geçiyordu, ben de köyün derelerinde yüzdüm.  Annem bir gariplik olduğunun fark etti ama çözemedi bir türlü. “Kızım senin üstün başın hiç kirlenmiyor” dedi durdu. Bir bilse tüm gün derede yüzüyorum, bayırda yarış koşuyorum tiyatrodaki kız gibi… En sonunda evde adım “keçi kıza" çıktı.”

Öğretmenlik hayatına Mardin’de başlayan ve Mardin’in ardından İstanbul’da Fen Bilimleri öğretmeni olarak çalışmaya devam etmiştir. Sonraki yıllarda Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Fen Bilimleri Öğretmenliği ve Marmara Üniversitesi’nde Eğitim Fakültesi’nde Kimya Öğretmenliği alanında yükseköğrenimi tamamlamıştır. 2005 yılına kadar faal bir şekilde öğretmenlik mesleğini yürüten Bakiye DURAN, 2005 yılından sonra profesyonel spor hayatına başlamıştır.

Bakiye DURAN, ilk defa 1989 yılında İstanbul Avrasya Maratonu’na katılmıştır. 42 km 195 m mesafeyi Türk kadınlarda birinci olarak tamamlayan Bakiye Türkiye’de birçok yarışa katılmıştır. Yalnızca bu yarışla sınırlı kalmayan Bakiye DURAN, Hollanda’da sporcuların 100 km boyunca durmadan koştuğu yarışların ilkin katılmış ve yarışı 9 saat 43 dakikada bitirerek Avrupa üçüncüsü olmuştur. Bu dereceden sonra birçok ultra maratona davet alan Bakiye DURAN, İsviçre Sion’ da 100 km’de rekortmen birincilik, İtalya Verona’da 100 km’de Dünya Kupası üçüncüsü (2003), Çek Cumhuriyeti Bruno’da aralıksız 24 saat koşarak 178 km’de Dünya Kupası üçüncüsü (2004), Kalahari Augrabies Ekstrem Maratonu 250 km’de birincisi (2012) olmuştur. 

2005 yılında öğretmenlik mesleğinden emekli olan Bakiye DURAN, 2009 yılından beri Çekmeköy Alemdağ orman alanında Ultra Trail Maraton düzenlemektedir. Hayat hikayesini “Cesaret Yalnızdır” adı ile kitaplaştırmış ve 2010 yılında yayınlamıştır. Spor kariyerinin yanı sıra üniversite ile firmalara motivasyon konuşmaları yapmakta, hayatını Samsun Hilmiye Köyü ve İstanbul Çekmeköy arasında sürdürmektedir. Samsun Hilmiye Köyü’ne gelerek buradaki kız çocukların sporla ilgilenmesi için çalışmalarına devam eden Bakiye DURAN, Bakiye DURAN’ ın koşmak üzerine yazdığı bir mektubunu da sizlerle paylaşmak istedik. Bakiye DURAN’ ın  koşmak üzerine yazdığı bir mektubunu da sizlerle paylaşmak istedik. 
                                                                                                                                             
 
Koşmak gerek bu hayatı.
Bir sevdadır koşmak. Büyük hayat aşkıdır. Tutkudur Ultra koşmak.
Yıldız kayması gibi bir şeydir koşmak.. Hani yaz aylarında gök yüzünü seyrederken bir yıldız kayar ya, ışık ince bir çizik çeker gider ya.  O hoş görüntü bir anda biter ya işte koşmak öyle bir şey. Bir başladığını bir de bittiğini görürsün. Bu arada ne yaşadığını bir sen bilirsin.
Koşmak platonik bir aşk gibidir. Sen seversin ama koşmadığın gün o seni unutur. Bitmeyen, tükenmeyen karşılıksız sevdadır.
Koşmak sonsuz sevgidir.. Özgürlük sevdasıdır. Yaşam şeklidir.
Öyle bir özgürlük sevdasıdır ki uğruna nice dağlar aşılır. Nice çöller geçilir. Ne dereler kalır ne tepeler kalır. Ayak basmadığın bük dibi, batmadığın çamur kalmaz. Kar demeden,kış demeden kör karanlıkta çıkarsın patikalara koşarsın özgürce hayallerine.
Hayatın tüm yükünü sırtlarsın yollara düşersin. Koşarsın düşlerine uzanan patikalara. Kalmaz çıkmadığın tepe, inmediğin dere, batmadığın batak.
Ne yarışlar koşulur bu sevda uğruna. Bir aşk uğruna ne antrenmanlar yaparsın.
Bazen uçsuz bucaksın kızgın bir kum çölünde bulursun kendini. Sırtında hayatın yükü, gönlünde tüm aşkların, bir matara su ile yarı aç, yarı tok, yarı uykusuz, yorgun gidersin bilinmeyene doğru.
Tarifsizdir koşmak, tanımsızdır özgürlük sevdası. Tam yakaladım dediğinde uçup gider elinden konar bir dağın zirvesine. Ya da uçar gider çöllerin ufuk çizgisine konar. Sevda bu avuçlarının arasından kayar gider koşarsın peşinde sonsuza dek.
Buldun mu kendini bir çöl yarışında. Öyle bir geçer zaman ki. Güneş hem yukarıdan hem aşağıdan doğar. Tepende kızgın güneş tabanında kızgın kumlar yakar bedenini. Bir tek yaşama şansın var suyun bitmeden hedefe ulaşabilmek.  Kitlendin mi hedefe, gözünü diktin mi ufuklara ne güneşin sıcaklığı, ne kumların kızgınlığı vız gelir.
Ne açlık,  ne de susuzluk aklına bile gelmez.  Koşuyorken sonsuz kum düzlüklerini dümdüz zannedersin tüm dünyayı.
Hedefini hem yerde hem de göklerde zannedersin. Bitmez yollar. Gelmez ufuklar.
Gün hangi gün, saat hangi saat, zaman ne zaman. Unutursun zaman, mekan kavramını. Hep gitmek, gitmek istersin ufuk çizgisine kadar.
Gün biter, gece başlar, ay doğar batar, güneş çıkar yeniden doğarsın koşarsın, koşarsın. Bir araya bir taşın dibine yada bir çalının dibine yamulur kalırsın. Dizlerin bükülmez. Oturacak gücün bile kalmaz.
Çantandan yiyecek çıkarmaya bile gözün almaz. Bir yoluna bakarsın bide suyuna bakarsın hesaplayarak içersin. Bir gözünü kapatırsan bir daha kalkamayacağını düşünerek titreyen bacaklarınla dikelirsin.
Konuşursun kendinle. Haydi dostum kalk. Koşmayınca bitmez bu yollar.  Uzanırsın yollara yer kızgın, gök kızgın. Ha pişti ha pişecek zannedersin kendini.  Ufuk kaynıyor.  Cehennem bu olsa gerek dersin.
Kızgın gök yüzü ile kızgın yer yüzü tabakası arasında bir kendin bir de tanrının   olduğunu hissedersin. Okumadığım dua var mıydı diye okunacak yeni dualar ararsın.
Her şeye rağmen koşmak istersin.
Çöllerde sonsuzluğu bile görürsün ama ulaşamazsın.  Sen koştukça ufuk çizgisi de koşuyor gibidir. Bir türlü yakın gördüğün noktaya varamazsın..
Unutursun kendini. Çocukluğun akılına gelir. Sevdiklerin sevmediklerin, özlemlerin, akar sular, serin dereler, buz gibi içecekler, dondurmalar, Köpüklü ayranlar, kavun, karpuz, yeşil erik. Yemediğin , içmediğin ,sevmediğin günlere acırsın.
Bir şarkı tutturursun. Uzun ince bir yoldayım gidiyorum gündüz gece . Bilmiyorum ne haldeyim. Gidiyorum gündüz gece olmadı ya çok ağır geldi dersiniz. Başka türkülerde aklına gelir.
Gözüm yolda gönlüm darda. Ya kendin gel ya da haber yolla
Duyarım yazmışsın iki satır mektup. Vermişsin trene halini unutup
Kara tren gecikir belki hiç gelmez. Dağlarda salınırda derdimi bilmez
Dumanın savurur halimi görmez. Kan dolar yüreğim gözyaşım dinmez
Ağlayacak gibi olursun boğazına düğümlenir notalar.Daha neşeli bir şey seçmeyi denersin.   Burası Muştur Yolu yokuştur. Giden gelmiyor bilmem ne iştir.  Bu da çok acıklı oldu. Manda yuva yapmış söğüt dalına.  Yavrusunu sinek kapmış gördün mü? Görmedim kardeş. Ben çöldeyim .Keşke bir su olsa da dalsam içine derken!
Nihayet finiş görünmüştür. Her şeyi unutur var gücünle koşarsın. Fırtına gibi atlarsın FİNİŞE .
Olan suyu tependen aşağı aktarırsın. Geçmiştir bir gün. Yarın yine başlayacak illaki daha zor olacak. Kabullenmiştir vücudun koşacak bu adam bu çölleri.
Bir gün iki gün derken alışırsın çöllere. Kıt kanaat yiyeceklerinle zamanı geçirmeyi hesaplarsın.  Günler içinde koşarken bazen bir engerek bazen bir kobra ile karşılaşırsın. Parkur boyunca Zürafalar, Maymunlar, tanımadığın kuşlar, , ceylanlar geçer yanından bir bir. Sinek kaçar gözüne . Gece etaplarında yaban hayvanlarını gözlerini reflektör zannedip kaybolduğunda olacaktır. Yaban hayvanlarının ihtişamına kapılıp parkurdan çıktığında çok olur.
Bir başkadır çöl koşuları. Makamlar, mekanlar, diplomalar, zenginlik,fakirlik,üst düzey dostlar,teknoloji yoktur gözünde hiç birinin değeri. Eşittir koşucular kardeşindir her biri. Her kes aç, her kes yorgun, her kes özgür, her kes sevdalı bu hayata.
Açtın mı kollarını çöl sıcaklarına meydan okursun zamana. Bir anda finiş çıkar önüne. Kanatlanırsın uçarsın incecik çizgiye. İşte bitti dersin.
7 gün 250 km biter ama sen bitmezsin.
Hiç koşmamış gibi eğlenirsin. Ödül töreni ve ayrılık zamanı.
Henüz çölden ayrılmadan yeni yarışlar düşünürsün. Bitmesin istersin bu sevda . Ver elini yeni ufuklar. Nepal, Himalayalar, Atlas Dağları, Fas Çölü, Kalahari Çölü. Namib Çölü, Taklamakan Çölü, Alp Dağları, And Dağları, Orta Saya Stepleri, Moğolistan, Ala Dağlar ,Kaz Dağları, Kaçkarlar, Firig Vadileri koşmak istersin hepsini.
Başka bir insan olursun her yarış sonu. Korkutmaz seni ne fakirlik ne sıkıntı. Sevmediğin işi seversin. Yemediğin yemeği yersin, İnsanlar daha kıymetlidir gözünde.  Sevgi kaplar içini dışını.
Bir güç vardır ki seni çeker dağlara,patikalara. Bir bağ vardır tabiat ile aranda anlayamazsın , anlatamazsın, Koşan birini görsen kalbin çarpar pır pır.
Çıktın mı bir dağ yarışının yoluna tek bir düşüncen vardır. Sadece zirveye ulaşmak.
Tırmanır,tırmanırda çıkmaya çalışırsın bulutlara, semalara .
Sen tırmandıkça dağlar büyür,yükseldikçe yükselir yollar uzar gider.Sanki sen koştukça dağlarda koşuyor zannedersin.  İn dereye çık tepeye bitmez tükenmez dar geçitler.Gözünü dikersin zirvelere bakacaksın bu hayata en yüksek dağların tepelerinden.
Fing atacaksın dağdan dağa koşacaksın.
Görünen dağ kılavuz istemez derken bir anda kaybolursun. Neredeyim diye bakınırken aklın başına gelir. Bu yol o yol değilmiş. Kurşun gibi geri dönerken arkadan gelenlere de yakalanmamayı hesaplarsın.  Nerde kayboldum diye aranırken bir anda koşucular çıkar yoluna onlarda kaybolmuştur. Ha orda ha burada diye çabalarken bulursun belirsiz bir sapak ve küçücük bir işaret.  Bir daha fırlarsın ok gibiyorgunluğun gider uçarsın dar kıvrımlı patikalarda .
Parkur hem yama hem yokuş.Dimdik baca gibi tırmanırsın kedi gibi.
Çık çık bitmez uzanır yollar yıldızlara. Söylenmeye başlarsın bu ne böyle hayat mı olur. Kendine sorarsın zorlamı getirdiler.
Şeytan azapta gerek. Bir ara parkur düzelir keyfin gelir bir türkü tutturursun.
Bana ne yazdan bahardan. Bana ne borandan kardan. Aşağıdan yukarıdan yolun sonu görünüyor.  Geçtim dünya üzerinden. Hayat bir nefes derinden. Bak feleğin çemberinden. Yolun sonu görünüyor.
Zirveyi görürsün, görürsün de o seni görmez bir türlü çıkamazsın.
Başka bir türkü denersin. Bu dağlar eze dağlar. Yar gele geze dağlar Suları şarap olmuş. Çiçeği meze dağlar.
Olmadı mı . Başka türküler de var. Yüce dağ başında yanar bir ışık. Düşmüşem peşine olmuşam aşık.
Sayısız dağ türküsü var. Yüce dağların başı Duman değil kar idi. Sevdiğim seninilen ne günlerim var idi. O türkü bu şarkı derken bir bakmışsın finişte alkışlar kopuyor.  Geldin be dostum .çıktın işte zirveye. Yine hiç koşmamış gibi uçarsın o beyaz çizgiye.
Bu iş bu kadar. Sevincinden ağlarsın için için. Nedir bu sevinç bu coşku.Sarılmak istersin dağlara.  Selam çakarsın tüm koşanlara, koşturanlara .
Kazandım dersin ama ne kazandığını kendin bile bilmezsin.
Bilemezler ki bu bir sevda dır. Ne bilsinler ki aşkların en büyüğünü yaşıyorsun. Kim inanır ki uçmuşsun dağdan dağa özgürce .
İçin içine sığmaz.  Haykırmak istersin yüce dağlardan tüm dünyaya.
Bende varım.  İşte aha da tam zirvedeyim.Duyulsun istersin tüm çığlıkların.
Bırakmak istersin ayak izlerini dağların tepelerinde.  Mıh gibi çakarsın içine tüm anılarını. Yine bir türkü tutturursun. Yüce dağ başında üç ağaç kiraz. Kirazın dibinde eğlensek biraz. Yaparsın bir kar topu fırlatırsın göklere istersin uçsun gitsin ta çöllere.
Bir sen bilirsin o noktada olmanın tadını bir de ben.
Ultra bir sevdadır ultra hayatı yaşamak.
Yaşamak gerek bu hayatı. İnce ince,düğüm,düğüm dantel gibi işlersin bu yaşamı içine. İlaç gibidir koşmak. Ne kadar acıda olsa tadı. Zor da olsa düşlere uzanan patikalar iyileştirir insanı.
Gün gelir bilmediğin diyarlarda koşarsın hayallerinin peşinde.Sabahın kör saatlerinde giydin mi o spor kıyafetlerini kar, kış yağmur, çamur, kasırga, fırtına, güneş sıcak demeden çıkarsın araziye. Dokunmaz artık sana hiçbir şey.
Ne gece ne gündüz bitmesin istersin bu hayat. Arada bir evde kalırsan gözünde tüter kıvrım, kıvrım köy yolları. Kızgın kum çölleri, uzun, uzun vadiler, göklere uzanmış dağ yolları, dar geçitler. Sisli zirveler,.
Dar gelir sana bu dünya .Görmek istersin yer yüzünün her bir taşını,toprağını.
Düşünürsün bazen keşke koşarak dolaşabilseydin tüm evreni.
Var olsaydı uzayda patika yollar vallahi bir ara gider koşar gelirdin.
Sen evet sen dostum gittin mi koştun mu Gobi çöllerinde. Takla atabildin mi Taklamakan çöllerinde.  Koştun mu Şili’nin Atacama çöllerinde. Büyük Sahra’da. Antartika buz çöllerinde. Kobra kovaladı mı Kalahari’nin vahşi çöllerde.  Geçtin mi Patagonya’nın ölüm vadisinden. Koşmadın mı Nepalin karlı tepelerinde. Bakmadın mı Himalayalar’dan aşağılara.
Koşmaz mısın And Dağlarında, Alp Dağlarında Atlas Dağlarına çadır kurmak istemez misin?  Olur ya bir gün koşarsın Moğolistan steplerinde .
Gerçekte olmasa da koşarım hepsini hayallerimde. İsterim akıp gideyim Nil nehri boyunca.
Yollar yetmez.Dağlar bitmez. Çöller bize gelmez. Ne hayaller var bilinmez.
Koşmak isterdim okyanus üzerinde. Uçmak isterdim dağdan dağa. Görmek isterdim Kaf dağını ardını, Bakmak isterdim zirvelerden yer yüzüne.  Bir patika olsaydı uzaya, bi koşu gider gelirdim aya.
Sevmek işte hayatı sevmek koşmak gibi bir şey.  Yaşamın her anı gerçek.
Hepiniz nice yarışlar koşmuşsunuzdur işinizin, aşınızın peşinde.
Evren koşar ,hayat koşar bizler kovalarız. Öylesine hızlı koşulur ki bazen hayatın önüne geçilir. Hayat sizi kovalar.
Kim koşmadı ki sevdiklerine,ailesine, hastasına, ustasına,  çocuklarına, tarlasına, tapanına,  malına davarına,bağına bahçesine, okuluna, yoluna. İşine, ekmeğine, aşına,  komşusuna, seçtiklerine,  hedeflerine.
Hayatta bir aslan veya bir ceylan olduğunuz önemi yoktur.. Sabah kalktığında en hızlı koşan kazanacaktır.
Severim ben uçsuz bucaksız uzanan çatal, çatal köy yollarını.
Severim son baharın sap sarı yapraklarını.
Kar yağdı mı dere,tepe bembeyaz. Duyarım dağların tepesinde esen ayazın sesini.
Severim ben tavşanlar, tilkiler gibi yaşamayı. Ceylanlar gibi koşmayı. İsterdim kartallar gibi göklerde uçmayı.
Eridi mi karlar şırıl, şırıl akar dereler. Hayat fışkırır hayat her bir yerden.
Köyde büyüdüm ben. Orak biçtim, Deste yaptım, Tırpan salladım, Deste çektim. Yığın yığdım. Harman dövdüm. Bent yaptım, Gölet yaptım. Bahçeler yaptım, Odun çektim.
Koyun güttüm ay ışığında.Geceleri ıslık çaldım dağlarda. Ateş yaktım mısır üttüm kırlarda,bayırlarda. Yıldız kaymalarını seyrettim keliklerde.
Severim ben köyümü. Yaşamak isterim hayatın derinliklerini.
Bizim köy dik yamaçlı bir vadinin dik yamacında kurulmuş dimdik durur. Gururlu, Onurlu.
Çocukluğumuzda köyde yol yok, su yok, okul yok, taş çok. Tarla olan yerler hem yama hem de yokuş.
Hayat zor ve güzel. Zoru severim. Zor olanı başarmayı da. Yapılmayanı yapmak, görülmeyeni görmek, yaşanılmayan hayatı da yaşamak isterim. Çıktım mı dağlara, tepelere koşmak isterim sonsuza. Kaf dağının arkasını da, önün de görmek isterim.
Değil yüz kilometre koşarım ben bin kilometre.
Koşmak benim için bir spor değil harekettir. Berekettir.
Hayatımın her dönemi koşma, koşturma ve koşuşturma ile geçti.
Tabiata baktığımızda her canlı hayatının peşinde koşuyor. Hayatını kazanıyor.
Dedem 14 yıl savaşmış. Cepheden cepheye koşmuş. Babaannem cephelere kağnı ile cephane taşımış. Yokluk, yoksulluk yaşanmış.  Kıtlık, kuraklık yaşanmış. Hayatın engellerine meydan okumuşlar bize ülke kazandırmışlar.
Bana neden koşuyorsun sorusu anlamsız gelir. Neden koşmuyoruz ki hayallerimizin peşinde.
Çıktım mı köy yollarına koşmadığım patika, çıkmadığım tepe, inmediğim dere, kaymadığım yamaç kalmaz ayak basmadığım toprak.Keşfetmek isterim bilinmeyen her yeri.
Keşfetmeyi severim. Can atarım bilinmeye doğru. İçimdeki yaşam heyecanı güneş kadar sıcak,kutuplar kadar ayaz, yıldızlar kadar uzak,çöller kadar ıssız, uzay kadar sessiz, kasırga gibi fırtınalı, yüreğim kadar yakın. Keşfetmek benim genlerimde var. Benzemez bir günüm diğerine.
Dalarım doğanın bağrına o dere senin bu tepe benim koşarım hayallerime ,umutlarıma, geleceğime. Koşarım hedeflerime.
Fark edilmek isterim. Fark edilmek için de farklı olmak gerek. Fark atmak gerek hayata.
Babam derdi ki ‘Eğer bir işi sen yapıyorsan senin yaptığın belli olsun. O işi o kadar mükemmel yap ki senden daha iyisini yapan olmasın. İşi gören bu yapmıştır desin.’
Bir Çin atasözü okumuştum: ‘Tanrı der ki insanlara: Çalışın çok çalışın arayın ta ki beni bulana kadar.’ Yani imkansızı deneyin der. Keşfedilecek çok şey var. Çözülecek evrenin sırları bir bir.
Her insanın hayatını kazanabileceği bir yeteneği vardır mutlaka.
Hayat isteyene çok uzun isteyene çok kısa. Hedefiniz varsa hayat çok kısa.
Zaman hızlı.  Hayatta tüm ihtimalleri denemeye ömür yetmez.
Yaşanmış hayatlardan ders almak gerek. Ne küpeler var kulağımda görünmez
Severim hayat hikayelerini. Çok dinledim göç yollarını. Bu dünyada kalabilmenin inceliklerini.
Annem derdi ki ‘Eğer aklına bir icat gelmiş ise o mutlaka başkalarının aklına da gelmiştir . Önce davranan kazanacaktır.’
Benim koşmak için çok nedenim var. Zamanın çok önünde koşmalıyım. Zaman bana yetişmeden yön vermeliyim hayata.
Göreceğim çok yerler yapacağım çok işler var. Hayallerim var her biri başka yerde. Çok koşmam gerek çok.
Hayat bir nefes gibi kısa bir ömür yetmiyor insana.
Dünyada hiç kimse, seyirci koltuğunda oturan cesur insanları alkışlamaz.

Kaynakça
"Bakiye Duran 'Ultra maratona hazır mısın?' diyecek". Cumhuriyet gazetesi. 12 Şubat 2014. 16 Ağustos 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Ağustos 2021.
https://tr.wikipedia.org/wiki/Bakiye_Duran  Erişim Tarihi:2022

  • Başlama Tarih ve Saati:
    25.07.2022
    14:13
  • Bitiş Tarih ve Saati:
    01.01.2036
    14:13
  • Lokasyon:
    Cumhuriyet Mahallesi Lozan Caddesi No:79/1 Atakum/Samsun

Bize Ulaşın!

Aşağıdaki iletişim bilgileri üzerinden bizimle irtibata geçebilir iletişim kurabilirsiniz.

Adres

Cumhuriyet Mahallesi Lozan Caddesi No:79/1 Atakum/Samsun